30 Temmuz 2013 Salı

İçime yolculuk


Bu fotoğraf benim içime yaptığım yolculuğun fotoğrafı. Yolun başı karanlık, başlamak çok zor, sonra biraz aydınlanır gibi oluyor ama sonrası yine karanlık. Bu yolu yeni buldum, bilmediğim tanımadığım bir yol ama bir taraftan da sanki hep kullandığım ve ezbere bildiğim bir yol gibi tanıdık. Bu yola girmek zor diyor bir tarafım, diğer tarafım zor olsun ki uğraştığımda değsin diyor. Bir tarafım bu yolda kullanacağın ekipmanların, fenerin, asan yok diyor diğer tarafım birikimlerini kullan diyor. Tam bu noktada çok güzel bir şiir geldi aklıma;
... (Yusuf Hayaloğlu'nun Bir acayip adam şiirinin bir kısmı) 
Sordum birgün Suphi'ye söylediklerini niye anlamıyorum diye 
Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla, 
Doğru ile yanlışı o zaman ayırt edebilir ve anlayabilirsin
...
Birikimlerim var ve bunları hayatıma sokup kullanmam ve pratik etmem gerekiyor (yazarken bir shift oldu :))

Bu yolun başı karanlık ve yolculuğa başlamak zor, daha başlarken korkularım engel olmaya çalıştı bana dur dediler, korkularım bu yoldaki karanlık yerlerde saklı, onlara dokunmadım bugüne kadar yok saydım ama artık üstlerine gidiyorum, çıkın ortaya sizinle yüzleşeyeceğim diyorum. Biliyorum ki onlarla yüzleşmez ve onlarla barışmazsam bu yol aydınlanmayacak. 

Bu yol resmini ve fikirlerimi yaşadıklarımı bir dostum ile paylaşıyorum, o da benzer bir yolculukta... Bu konuyu paylaşabiliyor olmak ve anlaşılabiliyor olmak güzel. 

Dostuma ve tüm evrene bana kattıkları için sonsuz teşekkürler. Bu cesareti gösterip bu yola çıktığım için kendime de teşekkürler.

İyi geceler

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Erol Akyavaş Sergisi

İstanbul Modern'deyim, bu yazımı muhteşem boğaz manzarasına sahip Kafe'sinden yazıyorum.

Erol Akyavaş sergisini dolaştım ve çok ama çok beğendim. Sevgili arkadaşım ve koçum Şeyma'ya tavsiyesinden dolayı teşekkür ediyorum. 

Erol Akyavaş 1932 yılında doğmuş ve 1999 yılında hayata veda etmiş. 

Beni çok etkileyen Akyavaş'ın Hurifilik tarikatının etkisiyle resimlerinde Arapça harfleri fazlasıyla kullanması oldu. Resmin içine o kadar iyi işlemiş ki harfleri çok özgün olmuş. Cehennet isimli bir eseri var, muhteşem. Ölü bedenler, ruhlar, Allah yazısı ve mor renk... Ruhların özgür kaldığı alan diye okudum ben, bir bedenden diğerine geçtikleri yer...

Bunun yanında o kadar çok duvar, sur varki resimlerinde o duvarları yıkmak ve surların arasından kaçmak istedim. 

25 Ağustos'a kadar gezebilirsiniz bu sergiyi; bayramdı tatildi derken atlamayın. 

Sevgiyle kalın

26 Temmuz 2013 Cuma

Erkekler ağlamaz!

Başlamadan söyleyeyim bu yazıda bir çok projeksiyon yapacağım, bunları bilinçli yapıyorum ve sorumluluğunu alıyorum :)

Koçluk eğitimlerine başladığım günlerde danışan ya da koçluk sandalyesine oturduğum zaman duygularımı ifade edemiyordum. Duygu ne ya? Ben birşey hissetmiyorum diyordum. İlk modülde çok iyi hatırlıyorum sevgili Dost'a gidip "abi kadınlar duygulara kolaylıkla inebiliyor, ifade ediyor ve bu knouda çok başarılar, erkekler zorlanıyor ya da yapamıyor" dedim. Sağolsun o da bana bir kitap önerdi: The Way of the Superior Man: A Spiritual Guide to Mastering the Challenges of Women, Work, and Sexual Desire -
David Deida. Okumanızı tavsiye ederim.

Dün sevgili arkadaşım ve koçum Şeyma ile seansım vardı ve gördümki bayağı bir ilerleme var duygularla temas ve onların ifadesi ile ilgili, aferin bana :) İyide neden böyle? Neden ben duygularımı ifade edemiyordum? İşte projeksiyonlar başlıyor...

Benim yetiştiğim çevrede erkek çocukları duygularını göstermemeleri yönünde telkin edilirler. Üzülmek hele ağlamak çok kötü birşey ve herkesin ayıplayacağı bir durumdur. Bu öğretiler özümsemeden yutulup midemize oturmuştur. Böyle büyüyen bir erkek çocuğu aşık olur ama aşık olduğu kıza açılamaz, duygu ifade etmek onun için neredeyse imkansızdır. Aşk platonik devam eder; arabesk müzikler, slow parçalar, alkol filan gırla gider. Kızın karşısına geçip kaçamak bakışlar atar ama konuşamaz, içine atar... Sonra kız başkası ile çıkar, buna da bozulur ve bu seferde sinirlenir psikopata bağlar. - "Abi kıza açılsaydın keşke?" - "kardeşim! Hüngür hüngür ağlama" arkadaşının yanında alkolünde etkisiyle ağlar...

Sonra büyür, evlilik konusu gündeme gelir, hasbelkader evlilik teklifi yapar ve evlenir. Eşi konuşamamaktan şikayet eder. "Konuşuyoruz ya" der, onun için plan yapmak, para ile ilgili konuşmak, maç sohbeti yapmaktır konuşmak. Ama eşinin beklentisi sevilmek, duygu konuşmak, güzel sevgi sözcükleri duymaktır... 

Sonra çocuk olur, çocuğuna bile seni seviyorum demez ya da derse de ağzından yalap şalap çıkar. Çocuk hastalanır panik olur, üzülür ama söylemez. Hep içine atar, sonra bir gün kafasına bir saksı düşer, böyle olmayacak der ben kendimi geliştirmeliyim; kişisel gelişim konusu sıcaklaşır. 

Sonra Koçluk almak, Koçluk eğitimleri filan derken duygularını dile getirmeyi başarır ama duygularına dokunduğunda gözleri dolar, yaşlarını tutar bizimki, boğazı düğüm düğüm olur, sesi çatallanır , boğazı yırtılır ama o koyvermez çünkü bu onun çok değerli bir öğretisidir ; erkekler ağlamaz!


23 Temmuz 2013 Salı

Karar vermek ne kadar zor!

Vladimir: Gidelim mi?
Estragon: Hadi gidelim. 
Kimse kıpırdamaz. (Samuel Beckett - Godot'u beklerken)

Hoppala bu konuda nerden çıktı derseniz söyleyeyim. Irvin Yalom'un Varoluşçu Psikoterapi kitabını okuyorum ve kararlar ile ilgili bölüme takıldım kaldım. Bu konuda bir zorluğum var, bir bakayım dedim...

Benim için karar vermek gerçekten çok zor. İşyerinde karar verirken kendimi daha rahat hissediyorum çünkü çoğu zaman takım arkadaşlarım verileri alıp inceleyip bana rafine bilgi getiriyor ve ben bir kaç seçenek içinden birisini seçiyorum.
 
Hayatımla ilgili kararlar alırken durum böyle değil. Karar vermekten ziyade ertelemeyi severim; eşim zaman zaman "sana xyz konusunu söylemiştim, ne oldu?" diye sorar ve karar vermek zorunda kaldığımı bilirim.

Geçen hafta bir değerlendirmeye katıldım, kariyerim için önemli sayılabilecek bir değerlendirme idi. Gelecek ile ilgili planlarımı sorduklarında tıkandım kaldım. Cevap veremiyordum, çünkü gelecek ile ilgili planım yoktu. Peki neden? İş hayatımla ve kariyerimle ilgili almam gereken kararları o kadar çok ertelemişim ki orda yapışıp kalmışım, sonraki aşamaları planlamak, hareket etmek olanaksız hale gelmiş. Bu farkındalığa ulaşınca başladım düşünmeye, neden böyle oldu diye ve şunu gördüm; kendi konfor alanımda kalıp diğer seçenekleri kendimce kötülemek ve çürütmek kolayıma gelmişti. Yumurta kapıya dayanınca da sıkışıp kaldım. 

Peki neden böyle davranıyorum? Çünkü karar vermek zor ve acı veriyor. Bir seçim yaptığımda seçeneklerden birine evet, diğer(ler)ine hayır diyorum. Acaba hayır dediklerim arasında iyi bir seçenek kalacak mı? Acaba en doğru seçim bu mu? Acaba acaba... Aslında galiba konu karar vermekten ziyade benim ne istediğimin net olmaması... Eğer ne istediğimi net bir şekilde ortaya koyar ve kendime bunu yüksek sesle söylersem ve ikna olursam bu isteğim ile ilgili karar vermek daha kolay olacak. 

Peki iş hayatımla ilgili ben gercekten ne istiyorum?

4 Temmuz 2013 Perşembe

Kapanış ve Mezuniyet

Aralık 2012'de başladığım EGCP (Eurasian Gestalt Coaching Program) Koçluk Eğitimimi  tamamladım ve mezun oldum. Artık ben de bir koçum :) 24 kişi başladık bu yolculuğa, ben ve 23 yoldaşım 5'er günlük 4 modül olmak üzere 20 günlük eğitim aldık. Eğitim diyorum ama EGCP Koçluk Programı eğitimden çok farklı, orada bulunmak ve yaşamak gerekir. Koçluk eğitimi almak isteyen herkese muhakkak EGCP'yi tavsiye ederim. Koçluk almak isteyen ya da bu koçluk ile ilgili soruları olanlar olur ise benimle irtibata geçebilirler.


Eğitimin son modülü kapanış (closure) konusu idi. Bazı bitişler heyecanla beklenirken bazıları hiç istenmez. Proje yöneticisi için "go-live" tarihi çok önemlidir ve o günü iple çeker. Kapanış burada önemlidir çünkü "unfinished business" bitmemiş işler listelenir, kapanış kutlamaları yapılır ve öğrenilenler sonraki projeler için kayıt edilir. Bir metod ile (PMI) belirlendiği için proje yöneticiliği yapan herkes bunları bilir.

Peki ilişkilerde böyle midir? Herşey çok güzel başlar ama bir ilişkiyi bitirmek çoğu zaman sorun olur. Ya da ölüm, hiç gelmesini istemeyiz inkar ederiz ama gelir... Burada belirli bir metod yoktur ve kişi kendini geliştirip kendisi ile bütünleştikçe kapanışları yapmak kolaylaşacaktır. İşte benim bu noktada çok önemli öğrenimlerim oldu koçluk eğitiminde; birincisi bitişi kabul etmek yani eğitimden örnek verirsem EGCP 2012-2013 Pazar günü bitecek. İkincisi başlangıçtan itibaren elde edilen anıları saklamak (resimler, videolar, yazılar...). Üçüncüsü kapanıştan keyif almak, kapanışı keyifli bir hale getirmek ve kutlama yapmak. Dördüncüsü kapanışı yapmak ve bu defteri kapatmak. Bunlar benim çıkarımlarım ve kapanışları daha iyi yapabilmek için aklımda tutacaklarım.

EGCP 2012-2013 Mezunları olarak çok güzel bir kapanış yaptık. Mezuniyet töreni, hediyeler, kep atma hepsi harikaydı. Ben başta kendim olmak üzere EGCP Fakülte üyelerine ve bu yolculukta beraber olduğum gestaltörlere çok teşekkür ediyorum, hepinizi çok seviyorum.