15 Eylül 2014 Pazartesi

insane

Yine uykusuzum, bu benim için yabancı bir durum değil. Sanki ciğerlerimi parçalarcasına koşmuşum, nefes alışım ciğerlerimi doldurmuyor, yetmiyor aldığım nefes! Nedir beni bu kadar nefes nefese ve yorgun kılan?  Nedir beni bu savaşa sokan ve yorgun düşüren?

Sabahlar bir kaçış benim için, günün aydınlanması ile gözümü açıyorum... hiç kapanmamış gözlerimi... Gün ışığının bir saniyesini bile kaçırmak istemiyorum. Gecenin karanlığı her şeyi örtüyor; gizli, saklı bir çok şey! Zihnim beni gündüz ve geceye getirip götüren, hem gündüz hem de geceyi yaşatan.... Dışarısı karanlık mı aydınlık mı bilmiyorum aslında... Oturuyorum yatağın ortasına, bakınıyorum; karşımda bir boy aynası ve aynada birisi... kim bu? yüzü traşlı, kim bilir kaç gündür yüzü jilet görmemiş... Daha ne kadar kaçacağım diye düşünüyorum... Daha ne kadar sürecek bu macera? 

O küçük pencereden sızan gün ışığına dalıyorum, sıcak olacak galiba bugün... Sıcak ya da soğuk ne farkeder ki? Duygularımı kaybedeli çok oldu... Haydi kalk diyorum, söylenme! Şükret haline, dua et, haydi kalk! Beynimin içindeki konuşmalardan ibaretim ben! Sanki bir tek beynim var, vücudumun geri kalanı yok! Sadece beynim, içinde konuşmaların susmadığı beynim! 

Çok defalar öğrendim aslında onu susturmayı, bir silah gibi kullandım onu susturma egzersizlerini. Aslında baştan çok iyi geldi, ama sonra yine aynı... Bir iyi geldi, üç kötüye gitti! Ve bugün, bu noktaya geldi! Beynim... 

Nerdeyim? Dur telefona bakayım. Nereden gelip nereye gidiyorum? Dur, ajandam söyler bana şimdi. Ben artık karıştım, bilmiyorum nerdeyim!

Yeterrrrrrrrr! diye bağırıyor, kalk! Dur diyorum, öyle bağırma! Savaş istemiyorum ben yine! Dur lütfen, savaş istemiyorum içimde. Ne zaman savaş olsa, bombalar patlıyor vücudumda... Karaciğer, böbrek, akciğer! Dur daha fazla istemiyorum, durdur savaşı! Sen, sen kimsin peki? Savaş istemeyen kim? Kim kim? Kim? Kimlikleri gösterin!


11 Eylül 2014 Perşembe

Seçimler ve sonuçları

Yalnızım, saate baktım 04:56. Almanya'yım. Türkiye'deki uyanma saatim gelmiş, saat Türkiye'de 6 oluyor... Akşam geç yemek yemenin getirdiği bir rahatsızlık var midemde; bana neden böyle yapıyorsun diyor! Gün boyu süren toplantılar, toplantılar sonrasında gidilen yemekler ve geç saatlerde yenen ve sindirilmeye fırsat olmadan uyumalar... 

Zordur kurumsal hayatta kariyer yapmak; çok şey vermek gerekir kendinden! Pazartesi gününü örnek alalım; ikizler okula başladı, sabahtan öğlene kadar onlarla harika vakit geçirdik. Duygusal olarak çok beslenmiş olmama rağmen sabah başlayan bel ağrısı beni öldürüyordu. Öğlen çocukları eve bırakıp yola çıktım, havaalanına gittim. Arabayı parkettiğimde zar zor inebildim ve belimi doğrultup yürüyemiyordum! Bir yandan önümüzdeki günlerde yapılacak kritik toplantılar ve bir yandan bel ağrım... Haydi toparla dedim kendi kendime, toparlan! 4D7'den havalimanı kapısı yaklaşık 70-80 metre ve ben o yolu 3,4 kez durarak 10dk'da yürüyebildim! Hala gitmem gerekiyor diye düşünüyordum ve öyle de yaptım. Check-in ve kontroller 10dk kadar sürdü, şanslıydım. CIP salonuna kendimi attığımda "oh be" dedim, "yolun yarısı bitti". 

Uçak 1 saat 45 dakika gecikmeli kalkacaktı, "güzel" dedim, "biraz çalışabilirim"... Arada bir ayağa kalkıp geziyordum ki sandalyeye çakılıp kalmayayım. Büyük bir çaba sarfediyordum gitmek için... Uçak saati geldiğinde kapıya gittim ve önümde daha önce biz de üst düzey yöneticilik yapmış bir bey ile karşılaştım. Hemen geçmişe gittim, onun da ciddi bel sorunları olmuştu, sürekli iş yemeklerinden dolayı kilo aldığından şikayet ederdi. "Anladım" dedim, "bugünün dersi bu!". Demek bu yüzden bu kadar ağrıya rağmen vazgeçmemiştim! Bu karşılaşmayı yaşamam gerekiyordu, onun bana ilettiği, kariyer yapmanın zorluklarını ben bugün yaşıyordum. O söylemişti, ben tercih etmiştim ve bugün yaşıyordum... Bu bir yüzleşme idi benim için, bıraktım söylenmeyi, bıraktım belimdeki ağrıyla uğraşmayı! "Bu senin seçimin, kararını sahiplen ve yoluna devam et" dedim! 

Sonra ne mi oldu? Beni Business Class'a upgrade ettiler, Airbus A330'un tam yatan koltuklarında yatarak dinlenerek uçtum Stuttgart'a! Ne bel ağrısı kaldı, ne kendi kendime hayıflanma. Hayat akıyor, herşey değişiyor, geçmişe takılıp kalmak sadece beni çürütüyor! Şimdi açtım kanatlarımı rüzgarı bekliyorum, o nereye savurursa oraya uçacağım, 
Sevgiyle kalın,
Mus