15 Ağustos 2015 Cumartesi

Benim gözümden Tahran

Çok merak ettiğim bir yerdi İran, bu hafta gittim Tahran'a, çok sevdim ve herkese tavsiye ederim 😄

Istanbul'dan Tahran'a hem Atatürk hem de Sabiha Gökçen havalimanlarından uçuş var; THY, Pegasus, Atlas hepsi uçuyor Tahran'a. Türkiye Cumhuriyeti pasaportu olanların vizeye ihtiyacı yok 👍

Biz Sabiha Gökçen'den uçtuk; gidiş yaklaşık 2,5 saat dönüş de 3 saat sürüyor. Gece yarısı indik Tahran Imam Khomeini Havalimanı'na. Kadınların saçlarını terminale girmeden önce kapatması gerekiyor. Saçların tamamının kapatılması söylense de çoğu kişi saçının ön tarafını açıkta bırakıyor, bir de uzun tunik giymeleri gerekiyor kadınların... Terminale girer girmez pasaport kontrolü var, 5 dk da geçtik kontrolden, hızlıca bitti. Bizi havalimanında bekleyen taksi vardı, oteller ayarlayabiliyor, anlaşmalı taksileri var. Önemli bir bilgi, siz Tahran'da bir otel rezervasyonu yapamıyorsunuz uzaktan, İran'da yaşayan birileri sizin adınıza rezervasyon yapıp ön ödeme yapmak durumunda.Biz Parsian Azadi otelde kaldık, temiz güzel bir otel, geceliği 140€ civarında. 1€ = 36,600 IRR. 

Otelden manzaram 😄
Tahran da bir eskilik ve yorgunluk gördüm ben. Bölgedeki diğer ülkelerde gördüğümüz yeni ve yüksek binalar burda pek yok, ambargonun ciddi finansal etkisi olmuş. Taksi şöförümüz makina mühendisi idi, iki iş yapıyormuş; birinci işi otomotivde montaj, ikinci işi taksicilik. Birinci işinden 400$ civarı kazanıyormuş ama kirası 500$ mış... Burda ikinci, üçüncü işe ihtiyaç var dedi bize... 

Öğle yemeğinde Khooneh Restauranta gittik, Tahran'a yolunuz düşerse kesinlikle tavsiye ederim. Sahibi Tiyatro yoneticisi imiş, çalışanlarda tiyatroda sahne alan oyuncuları. İran ev yemekleri sunuyorlar, harika lezzetler. Restauranttan bazı fotolar: 

Yemeklere gelince... Özellikle öğle yemeklerinde pilav standart üstüne ya da yanına et, tavuk, sebze alıyorsunuz. Şerbetleri harika, ben gül şerbetine bayıldım. 
Akşamüstü Kourosh alışveriş merkezine gittik, aman Allah'ım inanılmaz kalabalıktı... Daha çok yerel markaların ve büyük bir gıda marketinin bulunduğu bir yer burası. 

Akşam yemeğinde kebap yedik, Albroz Restaurant tavsiye ederim 👍

Ertesi gün öğle yemeği saatini biraz geçirdik ve öğrendik ki restaurantlar öğle yemeğini 2-3 e kadar servis ediyor, sonra akşam yemeğine kadar tek seçeneğiniz sandviç 😔

Akşam Sam Center'a gittik. Çok lüks bir alışveriş merkezi. Lüks markalar var, çok büyük değil; 15-20 dükkan var ama Tahran'da dikkat çekiyor. Sam Center'ın üstünde 4 tane lüks restaurant var; bir Ermeni, bir Asya, bir Fransız ve bir İran restaurantı. Biz Leon isimli Ermeni restaurantına gittik, yemekler uluslararası mutfaklardan seçmelerdi... 
Yemek sonrası bir Cafe'ye gittik, gençler yoğunlukta idi ve nargile içiyorlardı. Herkesin elinde telefon sosyal medyada takılıyorlardı. Genç kadınların saçları bayağı yarıya kadar açık, tam açılınca gelip bir görevli uyarıyordu. 

Tahran'da bir çok mekanda kablosuz internet var fakat devlet tarafından uygulanan filtre ve yasaklamadan dolayı çok çok yavaş. 3G her yerde çekmiyor, çektiği yerlerde kablosuz internetten daha iyi.

Benim gözümden kısaca Tahran böyle, çarşı pazar gezmeye vaktim olmadı ama bir dahaki sefer kesin gideceğim:) 

Sevgiler 
Mus 

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Köpek fobisi

Benim çocukluluğum T.E.K. (Türkiye Elektrik Kurumu) lojmanlarında geçti. Eskiden elektrik devlet eliyle dağıtılırdı, babam da orada hat bakım ustasıydı. Elektrik arızalarına giderlerdi, karanlıkta olanları hemen aydınlığa kavuştururlardı. Elektriği olmayan yerlere direk dikip elektrik götürürlerdi. Bu ülkenin bugün geldiği altyapıyı kurmak için çaba sarfetmiştir bayağı, sağolsun:) 

Neyse aslında anlatmak istediğim mevzu farklı. Bizim lojmanlar şehir merkezinden uzak, bir köye yakın ve toplu taşıma olmayan bir yerde idi. Dolayısıyla biz okula, çarşıya, pazara yürüyerek giderdik, arabamız da yoktu, zaten o zaman araba sahibi olmak gerçekten lükstü. Hiç unutmam ilkokula gidiyorum, 3 ya da 4 üncü sınıf. Bir kış günü okula doğru yola çıktım, kar yağmış, göz alabildiğine beyaz. Lojmanlardan sonra en yakın yerleşim yaklaşık 1-2 km sonra başlıyor... Yolda yürürken 200-300  metre ötemde 3-4 köpek farkettim, havlayarak bana doğru koşuyorlar, hoşt moşt dedim ama nafile, bir anda yanımda bittiler... Ne yapacağımı bilemedim, dizlerimin bağı çözüldü, ağlamaya başladım. Köpekler 1 metreden daha az mesafede ve ben perişan bir halde dua ediyorum birşey olsun diye... Hızır gibi yetişti yakınımızdaki köyün bekçisi ve kurtardı beni.  

Geçen akşam bir toplantıdan çıktım, saat epey geç olmuştu. Bir kaç katılımcı ile laflarken yanımızdan bir aile geçti, delikanlı çocuğun tasmasını tuttuğu köpek yanımdaki bayan arkadaşın yanına geldi ve bayan arkadaş çığlık atarak kaçtı arkama saklandı. Aklı alındı kadıncağızın, kısa süreli bir şok geçirdi... Hemen o kış günü geldi aklıma, empati yaptım ve bunları yazmaya karar verdim. 

Köpek besleyen dostlarıma sesleniyorum. Biliyorum köpeğiniz bir şey yapmaz, ısırmaz, sadece koklamak istiyor ya da oyun yapıyor ama lütfen köpeklerinizin başka insanlara yaklaşmasını ve onları korkutmasını engelleyin. 

Hepinize teşekkür ediyorum. 

Mus

4 Ağustos 2015 Salı

Kozmetiğe hayır!

Tam kapıyı kapatırken aklına geldi genç adamın, parfüm sürmeden çıktım dedi kendi kendine. Duş yapmıştı, mis gibi sabun kokuyordu, annesinin onu küçükken yıkadığı saf sabun... Hala o kadar saf mı? Hala o kadar temiz miyim ve sabun beni temizliyor mu diye düşündü. Bir yandan asansörü bekliyor bir yandan geri dönüp dönmemeyi düşünüyordu. Dönmeyeceğim dedi kararlılıkla, dönmeyeceğim! Benim tenimin gül kokusunun üstüne neden o parfümü süreyim dedi, onlarca, yüzlerce lira para akıtılan ve insanlığa hiç bir yararı olmazken doğaya zarar veren o parfümü sürmeyecekti.
Pazarlamacıların, reklamcıların zihniyle oynayarak almaya ikna ettiği güzel bir parfümü vardı, herkeste çok beğeniyordu. Ama işte o bir zihin oyunu neticesinde bir sürü para verilerek alınmıştı! O para ile kaç çocuk okurdu ya da kaç aç doyardı... Iki gün önce bir arkadaşı ile konuşmuştu, arkadaşı ona insanların yardım için para bulamadıklarını söylüyordu... Ne garipti; restoranlarda, barlarda yiyilen içilenler, giyim kuşam ve parfümlere verilen paralar! 
Hayır dedi genç adam artık hayali stresle harcanan paraya hayır! Gerçek ihtiyacım ne ise ona harcayacağım dedi...
Bir huzur duydu, düşüncesi bile güzeldi. Şimdi yapması gerekiyordu ve yapacaktı!